
Çayınızı, kahvenizi hazırlayın! Almanya’nın ufak bir kentine gidiyoruz.
Günümüz ekonomisi ülkelerin ve hatta farklı ülkelerdeki bireylerin karşılıklı alışverişine bağlı. Bir ülkenin lojistik altyapısı (yolları, demiryolları, limanları, su yolları) ne kadar kuvvetliyse o ülkenin üreticisi Dünyaya o kadar açılabilir. Bu yüzden her ülke yollarını geliştirmeye; yeni köprüler, tüneller inşa etmeye çalışıyor. Ancak tüm bu otoyollar, demiryolu ağı, köprüler ve tüneller Dünya ticaret altyapısının %10’unu temsil etmektedir.

Küresel lojistiğin %90’ından fazlasının deniz yoluyla gerçekleştiğini göz önünde bulundurduğumuzda su yollarının önemini bir kez daha kavrayabiliriz. Bu yüzden insanlık deniz yollarını kısaltmak, yeni yollar açmak için su kanalları inşa ediyor; nehirleri, denizleri, okyanusları birleştiriyor. Almanya da su yollarının önemini fark etmiş bir ülke.

Almanya ziyaretimde Dorsten kentinden geçerken bir deniz asansörüne rastladım. Dorsten kenti Almanya’nın Batısında, Duisburg’un Kuzeydoğusunda, Hollanda sınırına çok da uzak olmayan bir şehir.

Duisburg kenti çok önemli bir ticaret yolu olan Ren nehri kıyısında inşa edilidiği için büyük bir limana sahip. Ayrıca buradaki liman “Avrupa’da denizden uzak en büyük liman” olarak geçiyor. Duisburg’dan nehrin hem aşağı hem de yukarı kesimlerine demir cevheri, tahıl, petrol, kömür ve sanayi ürünleri gönderiliyor.

Almanlar bu önemli Ren nehri ile ülkenin daha Doğusundaki su yollarını birleştirmek için Dorsten şehri üzerinden 1915 yılında, 60 kilometrelik bir kanal açmaya başlamışlar ve 15 yıl süren inşaatın sonunda 1930 yılında kanal kullanıma açılmış. Kanal Ren nehri kıyısındaki Wessel kentinden başlayıp Datteln kentinde son buluyor.

Ancak Ren nehrinden açılan onlarca farklı kanal ve doğal su yolu olduğunu unutmamak gerekiyor. Wessel-Datteln kanalında su seviyesi farkından dolayı 6 tane asansör kullanılıyor. Bu asansörler gemiyi daha yüksek rakıma çıkararak veya daha düşük rakıma indirerek nehir boyunca yolculuk edebilmesini sağlıyor. Schleuse Dorsten bunlardan yalnızca bir tanesi.

Bu küçük şehir hakkında aklımda kalan şey nehir kenarında insanların yürüyüş yaptığı patika bir yol ve yemyeşil çimler. Ayrıca 14. yüzyılda inşa edilmiş etkileyici mimariye sahip bir şehir merkezi barındırıyor. Almanya’da ilk defa gördüğüm çok düşük air-drafta sahip nehir gemileri de bir o kadar ilginçti.

Avrupa’nın topografisi ne kadar düz gibi gözükse de her yerde aynı yüksekliğe sahip değildir. Nehirler ve kanallar zaman zaman yükselir ve alçalır. Rakımdaki bu değişim doğal su yolları için çok önemli değildir çünkü ‘kendiliğinden oluşan’ bir su yolu aradaki yükseklik farkını minimum eğimde tutmayı başarır. Ancak inşa edilmiş bir su yolu için yükseklik farkını düşük eğimler ile atlatmak o kadar kolay olmayabilir. Bu yüzden birçok kanalda deniz asansörü bulunur.

Tek aşamalı bir deniz asansörü kabaca aşağıdaki şekilde çalışır:
- Gemi havuza girer,
- Havuzun arkasındaki kapak kapanır,
- Havuza su basılır ve gemi yükseltirir (eğer su seviyesi alçaltılacaksa havuzdan su çekilir),
- Havuzun önündeki kapak açılır ve gemi devam eder.





“Yazılar” menüsünden diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz 🙂
Bir Cevap Yazın